Assitej Türkiye Merkezi üyelerinin Avrupa'da katıldığı uluslararası festivaller hakkındaki gözlem raporlarını aşağıda okuyabilirsiniz.
Danimarka Festivali
İzlenimleri/Bülent Sezgin
14-21 Nisan tarihleri arasında 43.Danimarka Çocuk ve
Gençlik Tiyatrosu festivaline Assitej Türkiye Merkezi gözlemcisi olarak
katıldım. İstanbul’da tiyatro ve drama çalışmalarını sürdüren Assitej ve Çağdaş
Drama Derneği üyesi Ali Kırkar ile birlikte gözlemci statüsünde katıldığımız
festival, bu yıl Danimarka’nın kuzeyinde bulunan Nykobing Mors Adası, Thisted
ve Skive şehirlerinde gerçekleştirildi. Dünyanın en kapsamlı ve en prestijli
çocuk ve gençlik tiyatrosu festivali olan bu önemli etkinlik, bu yıl Danimarka
Assitej örgütü ve Teater Centrum işbirliğinde düzenlenmekteydi. Bir festivale
dair fikir edinmek için sadece oyunları incelemenin yetersiz olduğunu
düşünüyorum. Bu yüzden de ilk olarak, organizasyon sürecindeki bazı verileri
sizlerle paylaşmak istiyorum.
300 farklı tiyatro gösterisinin sergilendiği, 120
uluslararası gözlemcinin takip ettiği festivalde, 100’ün üzerinde tiyatro grubu
performanslarını sergiledi. Deyim yerindeyse, Danimarka’daki tüm tiyatro
sanatçıları 14-21 Nisan tarihleri arasında Kuzey Danimarka’da çocuk ve gençlik
tiyatrosu için bir araya gelmişti. 30 bin tane biletin ücretsiz dağıtıldığı bu
festival, bölgede yaşayan gönüllü insanların da desteğiyle gerçekleşiyordu.
Örneğin Aalborg havaalanına indiğimde beni karşılayan kişi, festival gönüllüsü
olarak çalışan 65 yaşında emekli bir kişiydi. 1,5 saatlik yol boyunca yaptığım
sohbette, festival gönüllüsü olarak çalışmaktan onur duyduğunu, kendisi gibi 40
kişinin yıl boyunca farklı festivallerde gönüllü olarak hizmet verdiğini
belirtti. Festivalin gerçekleştiği Jyske Bankası Mors Arena’da tabldot usulü
yediğimiz yemekleri, festival gönüllüleri servis ediyor, temizlik, araç
kullanma, teknik destek vs. konularında gönüllüler aktif çalışıyorlardı. Maddi bir karşılığı olmayan bu gönüllü
çabanın belli ki manevi anlamı oldukça büyüktü onlar için. Kuzey Avrupa’da
yaşayan insanların iklim şartları ve kültürel gelenekler nedeniyle ciddi
yalnızlık sorunu yaşamaları, özelikle yaşlı insanların gönüllü çalışmalara
katılımını artıyor sanırım. Elbette,
kültürel hayatın bir gelenek olarak demokratik ve katılımcı kurulması, kültürün
yaşamın içinde oluşu da işin başka bir boyutu.
Festival organizasyonunda dikkatimi çeken en önemli
şeylerden birisi, Danimarka Assitej örgütü ve Danimarka’lı tiyatrocuların emek
yoğun bir çabayla, dünyanın en büyük çocuk ve gençlik tiyatrosu festivalini
gerçekleştiriyor olmaktan duyduğu hazdı. Neredeyse 20 kişilik bir ekip, salt
organizasyon süreçleriyle ilgileniyordu. Danimarka Kültür Bakanlığı’ndan,
sponsorlardan ve yerel belediyelerden maddi destek almış, hatırı sayılır bir
bütçesi olan festival gerek nitelik, gerekse de organizasyon kalitesi anlamında
bugüne kadar katıldığım en önemli uluslararası festival oldu. Sadece festivalin
zorunlu olarak maddi destek veren üç farklı (Mors, Skive ve Thisted) şehirde yapılmış olması, oyunları izlemeye
giderken bizleri bir nebze yordu. Örneğin aynı gün içinde, üç ya da dört
hareketlilik yaparak, mobilitesi hızlı bir festival süreci yaşadım.
Danimarka’daki neredeyse tüm tiyatro gruplarının kendilerine ait bir minibüsün
ve teknik altyapı sisteminin olması, “birinci dünya sanatçılarına” has bir
ayrıcalıktı. Öğrendiğim kadarıyla, özelikle çocuk ve gençlik tiyatrosu yapan
grupların büyük bir bölümü hem Danimarka içinde, hem de Avrupa’nın farklı
kentlerinde düzenli turne pratiği olan gruplardı. Bu yüzden de, kendilerine ait
minibüsleri ve teknik altyapı sisteminin olması şarttı. Bu altyapı olanaklarının, festival boyunca da
kullanılması, Danimarka’lı tiyatro grupları arasındaki dayanışmayı
gösteriyordu. Örneğin, “500 oyun
arasından ben şu oyunu görmek istiyorum” dediğiniz andan itibaren, bir
şekilde bir araç ayarlanıyor, gruplar birbirlerine araçlarını ödünç
veriyorlardı. Kadın oyuncuların hemen hepsinin rahatlıkla minibüs kullanıyor
olması, erkek egemenliğin kırılması adına önemli bir işaretti.
Festival boyunca en çok konuşulan meselelerden birisi de,
üç haftadır tüm Danimarka’da devam eden öğretmen eylemlilikleri ve lokavttı.
Danimarka’daki öğretmenler hukuksal olarak yerel yönetimlere bağlı imiş. Yerel
yönetimler de, neo-liberal politikalara uyarak öğretmenlerin ders saatlerinde
ve çalışma koşullarında ciddi değişiklik yapmak istemiş. Örneğin haftada
ortalama 25 saat olan ders saati koşulları artırılmaya ve derse hazırlık ve
dinlenme süreleri azaltılmaya çalışılıyormuş. Öğretmenlerin bağlı olduğu
sendikalar bu durumu kabul etmemiş, yerel yönetimlerde “ya bizim dediğimiz gibi yaparsınız, ya da sizi çalıştırmayız”
diyerek lokavt kararı almış. Bu yüzden de, tüm okullarda üç haftadan beri ders
yapılmıyormuş. Festival boyunca şehirlerarası yollarda, köprülerin üzerinde “Bilim satılık değildir!” tarzında
pankartlar gördüm. Öğretmen eylemlilikleri her yerde devam ediyordu. http://www.bbc.co.uk/news/world-europe-22089337
ve http://vimeo.com/64188187 linklerinden eylemlilik sürecine dair fikir
edinebilirsiniz. Eylemlilik süreci, festival boyunca gittiğimiz okulları da
etkilemişti, organizasyon komitesi seyirci sayısında azalma olduğunu ve
oyunları satın alacak kurum yöneticilerinin festivale ilgisinin biraz
azaldığını belirtiler.
Festival organizasyonunda gördüğüm önemli bir eksiklik,
oyunlar hakkında tartışma-değerlendirme yapılması için tanımlı bir zaman
diliminin olmamasıydı. Örneğin Bursa Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu
Festivalinde günde en az iki oyun üzerine toplantı yapılmasını önemli bulduğumu
daha öncedeki yazılarımda belirtmiştim. Danimarka’daki festivalde bu anlamda
bir eksiklik olduğunu söylemeliyim. Gerçi 300’e yakın oyun olan bir festival
olunca, zaman yaratmak belki de zor olabilirdi. Oyunlar ile konuşmalar daha çok
gündelik hayatın içinde oluyordu.
Oyunlardan arda kalan zamanlar daha çok, festival
resepsiyonları, çevre gezisi, yabancı konuklarla akşam yemeği, eğlence odaklı
etkinlikler vs. ile geçti. Festival direktörlerinden Henrik Kohler, yabancı
konuklarla Danimarka’lı tiyatrocuların iletişimine sürekli vurgu yaptı ve ortak
bağlantılar için oyun-dışı etkinliklerinin kullanılmasını önerdi. Bu süreçlerde
daha çok “havada uçuşan kartvizitler”
dikkatimizi çekti. Çin, Brezilya, Japonya, Afrika, Avrupa, ABD vs. dünyanın her
yerinden festival organizatörü, oyuncu, akademisyen, yazar veya sanat yönetimi
öğrencilerinin katıldığı oyun-dışı etkinlikler, Danimarka’lı tiyatro
sanatçıları için oldukça önemli bir tanıtım ortamını oluşturdu.
Danimarka’lı organizatörler tiyatro işletmeciliği, tanıtım
ve reklam, uluslararası ilişkiler anlamında herkese bir tür ders verdi. Alıcısı
ve tüketicisi olan bir tiyatro ortamı kurmanın ne demek olduğunu, Türkiye’deki
profesyonel tiyatrocularımızın görmesini isterdim. Özelikle sadece bu festival
için yapılan özel bir gösteriden bahsetmek istiyorum. Festivalshow 2013 adlı
özel gösteri, üç haftalık bir çalışma ile hazırlanan, 1000 kişilik bir spor
salonunda yapılan, festivalde yer alan oyunlardan bölümlerin kolaj mantığıyla
sergilendiği, etkileyici bir gösteriydi. 200’e yakın kişi bu özel
tanıtım-reklam gösterisinde görev aldı. Bölgede yaşayan çocukların da
performansçı olarak görev aldığı şov, yerel kamuoyunun ve basının ilgisini
çekmek için özel olarak hazırlanmıştı. Ayrıca şehrin değişik yerlerinde
festivali duyurmak için, güzel görsel malzemeler hazırlanmıştı. Bu tarz
detayların fotolarını https://www.facebook.com/Festivalteaterforboernogunge
sayfasından bulabilirsiniz.
Morso Folkelbald adlı yerel gazete, gün gün festivali takip
ediyor ve haberleştiriyordu. Bir tiyatro yayıncısı olarak bu durum hoşuma
gitti. 18 Nisan tarihli gazetede, benimle yapılan bir kısa röportaj da
yayınlandı.
Assitej Türkiye Merkezi’nin Türkiye’deki festivallere dair
en önemli katkılarından birisini de, gözlemci olarak yurtdışına giden kişilerin
yazdıkları değerlendirme raporları oluşturuyor. Umarım bu yazıyı okuyan
kişiler, farklı bakış açılarını görerek ülkemizdeki festivaller için yenilikçi
fikirler oluşturabilirler. Gerçi son dönemlerde, Eskişehir, Mardin, Gaziantep, Ankara,
İzmir vs. illerde yapılan festivallerde Assitej Türkiye Merkezi’nin kurduğu
ilişkilerden “yararlanarak” uluslararası bağlantılar kurulduğunu da biliyorum.
Bunu bizzat Danimarka’daki festival sırasında gözlemcilerle konuşurken
gözlemledim. Bu bir anlamda Assitej Türkiye Merkezi’nin Türkiye’ye dair önemli
bir katkısı. Ama bir yandan da, kurum tiyatrolarının Assitej Türkiye Merkezi’ni
kaale almayarak “pragmatik ve kullanımcı” yaklaşımını da eleştirmek istiyorum.
Bunu ayrıca gündeme taşımak gerektiğini de düşünüyorum.
Festivalde İzlediğim
Oyunlara Dair
Bu bölümde aldığım kısa notları sizlerle paylaşmak
istiyorum. Toplamda 10 tane oyun izlediğim için, hepsine dair detaylı analiz
yazısı yazmam mümkün görünmüyor. Bu yüzden de, okuyucu açısından temaya ve üsluba
dair fikir vermesi için kısaca yazacağım.
16 Nisan Salı sabahı 10:00’da Theatregruppen Batida’nın
Petrus and Fiona adlı oyununu (5-10 yaş arası izleyici için) izledim. Oyun bir
ilkokulun spor salonunda sergilendi. Batida grubu oyun alanını, oldukça
etkileyici bir sahneye çevirmişti. Danimarka’nın en eski ve köklü çocuk-gençlik
tiyatrosu grubu olan Batida, bu oyununda aç ve işsiz iki soytarının, çalışanı
olmayan bir sirk sahibi ile tanışmasını konu alır. Sirk sahibinin bir avantajı,
işleri istediği gibi dönüştürmesine yarayan bir hayalete sahip olmasıdır.
Aslında hayalet kendisidir ve istediği zaman kendisi, istediği zaman hayalet
olur. Aşırı söze dayalı olmayan, stilize anlatıma ve canlı müzik icrasına
dayalı olan bu oyundan keyif aldığımı belirtmek istiyorum. Dünyanın her yerine
turne yapma geleneği olan bu grup hakkında bilgi edinmek için http://www.batida.dk/ adresine tıklayınız.
16 Nisan Salı sabahı 11.30’da Teater 2 Tusind grubunun
Koncert adlı oyununu (6-9 yaş arası izleyici için) izledim. Oyunda 1 oyuncu ve
2 müzisyen yer alıyordu. Oyunun ana konusu, bir konserin arkaplanında yaşanan
olayları renkli bir anlatımla seyirciye anlatmasıydı. İçe dönük ve çekinik bir
karakter, dışa dönük ve özgüvene sahip iki müzisyen arkadaşının davranışlarını
gözlemler, olaylar içe dönük karakterin de bir orkestra içinde müzik
yapabilecek hale gelmesine neden olur. Oyunun başında, çocuk seyirci “bir isim şarkısı” ile oyuna dâhil ediliyordu.
Proje akordeon ve kontrbas çalan iki müzisyenin, deneyimli bir tiyatrocu ile
çalıştığı deneysel bir çalışmaydı. Müzik enstrümanlarının yer yer farklı bir
obje olarak kişileştirildiği, açık-biçim bir oyun üslubu kullanılan bu deneysel
çalışmanın yer yer eksiklik hissi veren bir proje olduğunu düşünüyorum.
Dramaturjik açıdan, müzik yoluyla kişinin özgüven kazanması vurgusunu anlamlı
buldum. Grupla ilgili detaylı bilgi için http://www.teater2tusind.dk/eng/
adresine tıklayınız.
16 Nisan Salı 14:00’da Teatret Beagle’nin The Campers adlı
sokak tiyatrosu (6 yaş ve üzeri izleyici için) örneğini izledim. Oldukça
başarılı komediye dayalı bir fiziksel tiyatro örneği olan oyunda, deniz
kenarında kamp yapan karı-kocanın absürd ilişkisi işleniyordu. Oyunun teması
orta sınıf bir karı kocanın iletişimsizliği üzerine kuruluydu. Olay örgüsü ise
rutin yaşamın içinde yenilik ve heyecan arayan bir kadın ve sıradanlaşmış bir
erkeğin çatışması üzerine kuruluydu. Ailenin yaşamına absürt öğeler olarak
giren üçüncü oyuncu ise, eve gelen postacı, lümpen hırsız ve büyücü rollerini
oynadı. Oyuncu her sahneye girdiğinde ilgi bekleyen kadına kur yapıyor, koca da
kıskançlık krizine girerek komik duruma düşüyordu. Bir karavanın dönüştürülmesi
ile yapılan dekor tasarımı oldukça işlevli ve yaratıcıydı. Sokak tiyatrosu
izlemek için de güzel bir mekân seçilmişti. Türkiye’de aşina olduğumuz
propagandist sokak tiyatrosu yerine,
estetik bir tür olarak özenle yapılan bir oyun izlediğimi düşünüyorum.
Dramaturjik açıdan oyunun absürdizmini eleştirsem de, izleyiciye keyif veren
bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Ancak oyunu salt çocuk tiyatrosu diye
tanımlamak hatalı olur. Oyun son dönemlerde Türkiye’de sık kullanılmaya
başlanan bir kavram olarak “aile tiyatrosu” örneğiydi. Yer yer cinsel imaların
da olduğu oyun, komedi üslubunu kullandığı için çocuk seyirci açısından
rahatsız edici bir üslup oluşturmadı. Grupla ilgili detaylı bilgi için http://www.teatretbeagle.dk/ adresine
tıklayınız.
17 Nisan Çarşamba sabahı 10:00’da Teatret Fair Play
grubunun All The Dear Little Animals adlı oyununu (4-7 yaş arası izleyici için)
izledim. Oyun özel eğitim veren (otizmli
çocukların okuduğu) bir okulun spor salonunda oynandı. Ulf Nilsson’un çocuk
öyküsü kitabından Robert Parr ve Michael Ramlose’nin uyarladığı oyunun konusu,
ölü hayvanlara cenaze töreni düzenlenmesi hakkında idi. Felsefi, yer dinsel
öğeler de taşıyan oyun, iki kişi tarafından sahnelendi. Kukla ve objelerin
etkin bir şekilde kullanıldığı oyun, bir çocuk öyküsüne dayanıyordu. Yer yer
hüzünlü sahnelerin de olduğu, yaşam, ölüm, doğadaki yaşam döngüsü üzerine
kurulu bir oyundu. Grupla ilgili detaylı bilgi için http://www.fairplay.dk/2012/index.htm
adresine tıklayınız.
17 Nisan Çarşamba sabahı 12.00’da Teatret Aspendos’un 4
Wishes (5-10 yaş arası izleyici için) adlı oyununu izledim. Tek kişilik bir
çocuk oyunu olan oyunun ana teması, biri yoksul, diğeri zengin iki ailenin,
yardıma muhtaç bir kişiye karşı olan tavırlarıydı. Açıkçası sıkıcı ve aşırı
söze dayalı (Danimarka dilinde) oynandığı için de çocuklar bile oyundan
sıkıldı. Tek kişilik bir çocuk oyunu olması cesaretli bir deneme idi, oyuncu
stand-up tarzında enerjik bir üslup kullanıyordu sahnede aslında. Ama tek
anlatım biçimi sözler olunca, çocuk seyirci ve gözlemciler oyundan biraz olsun
düştü. Grupla ilgili detaylı bilgi için http://aspendos.dk/velkommen adresine
tıklayınız.
17 Nisan Çarşamba 16.00’da Poetry Sqattters grubunun
sergilediği Fragile isimli obje ve kukla tiyatrosu çalışmasını (8 yaş ve üzeri
izleyici için) izledim. Gösteri teknik anlamda üst seviyede bir obje ve kukla
tiyatrosu örneğiydi. Döner sahne kullanılan bu çalışmada, üç eksen vardı. Bir
evin içindeki tüm nesnelerin hareket etmesi, flashback ile bizleri iki öykü
kalıbına yönlendirdi. Yeni evlenen bir karı kocanın düğün geceleri itibarıyla
kavgaya başlamaları, boşanma süreci ve kukla tiyatrosu bölümünde “kusurlu”,
“irregular” olan yeni doğmuş bir çocuğun” sisteme entegre edilmeye
çalışılmasının hikayesi. Grupla ilgili detaylı bilgi için http://www.garecentrale.be/
adresine tıklayınız.
17 Nisan Çarşamba 19.00’da Belçika’dan gelen Kopergietry
and Het Kip dans tiyatrosu topluluğunun hazırladığı Chicks for Money and
Nothing adlı gösteriyi izledim. Gösteri Skive şehrinde 1000 kişilik büyük bir
konferans salonunda sergilendi. Dans tiyatrosu gösterisi Pina Bauch ve in yer
face etkisinde bir çalışma idi. 15 yaş ve üzeri seyirci için hazırlanmıştı. Beş
erkek dansçının sahne aldığı gösteride, Avrupa’daki gençliğin tüketim
kültüründen beslenen gündelik jestleri sergilendi. Vücut geliştirme ve beden
takıntısı, tatminsizlik, seks, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, arkadaşlık
ilişkileri vs. jestleri üzerinden gençliğin içinde bulunduğu duruma dair çoğu
zaman mizahi, yer yer trajik üslubun kullanıldığı bir sahneleme vardı.
Gerçekliği stilize etmeden doğrudan göstermeye çalışmanın dramaturjik anlamda sıkıntılı
olduğunu hissettim. Sahnede bir yandan tüketim kültürü eleştirilmeye
çalışılıyordu. Ancak sahnedeki beş genç erkek dansçı seyircide yer yer
özdeşleşme etkisi yarattı. Çıplaklık konusunda sergilenen tutum, bir gençlik
oyunu olarak “bu oyun acaba okulların
sahnelerinde oynanabilir mi?” sorusunu gündeme getirdi. Bunu bizzat
Danimarka’lı ve Avrupa’lı oyuncular bile söyledi. Örneğin erkek oyuncular bazı
sahnelerde bedenlerine traş köpüğü sürmüş bir şekilde çırılçıplak sahnede yer
aldı. Parti sahnesinde kızları canlandırdıkları bölümde de benzer bir üslup
vardı. Değerlendirmeler, bu oyunun daha çok bir festival oyunu olarak
kalabileceği yönündeydi. Oyunda en beğendiğim bölümler beden takıntısının
hicvedildiği “vücut geliştirme” bölümü ile “alkolizmin” eleştirildiği bira içme
sahnesiydi. Avrupa gençliğinin son dönemlerdeki en büyük sorunlarından birisi
olan, genç yaşta aşırı alkol tüketimi performansçılar tarafından güzel bir
şekilde sergilendi. Scorpions grubunun Wind of Change şarkısı gitarla canlı
söylenerek tüketim kültüründeki değişime dair güzel bir ironi yapıldı. Ne demek
istediğimi anlamak açısından lütfen http://vimeo.com/41969451
linkindeki tanıtım videosunu izleyiniz. Grup hakkında bilgi almak için ise, http://www.kopergietery.be/eng
linkine tıklayınız.
18 Nisan Perşembe günü, 11.00’da Teater NoCanDo grubunun
Papirdrengen adlı gösterisini (7-14 yaş arası izleyici için) izledim. Bir sabah
uyandığında kendini kâğıttan bir çocuk olarak bulan karakter ile kukla çocuk
olan diğer karakterin ortak özeliği her ikisinin de ailesinin olmamasıdır.
Öksüz oldukları için yeni bir aileye katılmak isterler, fakat kâğıt çocuk
gittikleri yeni evi beğenmez ve evden kaçar. Kâğıt çocuğun amacı gerçek bir
çocuk olmaktır. Bu yüzden de bir maceraya atılır. Rüyasında annesi ondan
alfabenin harflerinden beş tanesini bulmasını ister. Kâğıt çocuk harflerin
peşine düşer, kadın kukla tanrı ile konuşur, ünlü bir roman yazarı ile
karşılaşır, haylaz bir makas onu kesmeye çalışır. Bir çocuk öyküsünden yola
çıkarak, yönetmen Lone Pedersen tarafından uyarlanan fantastik ve imgesel
oyunda, oyunculuklar oldukça başarılı idi. Oyuncuların kukla kullanımı ve beden
kullanımı konusunda güzel bir iş çıkardığını düşündüm. Ayrıca projeksiyon
kullanımı ve sahne tasarımı da oldukça başarılı idi. Oyundaki tek sıkıntı
öykünün karmaşık olması, üç öykü kanalının olması yüzünden anlaşılırlığın biraz
azalıyor olmasıydı. Grup hakkında bilgi almak için ise, http://nocando.dk/?id=53&sid=62
linkine tıklayınız.
18 Nisan Perşembe günü 13:00-16:00 arasında Assitej örgütü
tarafından düzenlenen uluslararası bir toplantı yapıldı. Toplantının konusu
çocuk ve gençlik tiyatrosu prodüksiyonu üretirken “başlangıç için büyük bir
fikir zorunlu mudur yoksa bir tercih midir?” tartışması idi. Yani bir sanatçı
prodüksiyon sürecine başlarken hangi yöntemleri kullanmalıdır şeklinde farklı
fikirlerin ifade edildiği bir toplantı oldu. Aslında Türkiye’de kendi prova
süreçlerimizde sıkça yaşadığımız bir mesele konuşulmuş oldu. Toplantının ilk
bölümünde Sırbistan, Danimarka, USA, Avustralya’dan temsilciler 10’a dakikalık
sunumlar yaptılar.
Tartışma yapılan başlıklar şu şekilde idi:
- Büyük düşünce yoktur, tamamlanmamış düşünce vardır.
- Yönetmen tiyatrosunun tutuculuğundan bahsedildi.
- Çocuklarla birebir drama ya da tiyatro çalışmak, onları tanımak için en iyi yoldur. En iyi dramaturg çocuklarla birebir çalışma yapan kişidir.
- Çocuk tiyatrosunda görsel bir dramaturji çalışması yapılmalıdır.
- Seyirciye sorunları göstermek ama çözüm sunmamak çocuk tiyatrosunun estetik gelişimi için önemlidir.
- Çocukluğu büyük bir ilham kaynağı kabul etmek gerekir. İyi bir fikir bulmak için dikkat ve konsantrasyon gerekir.
Toplantının ikinci bölümünde ise, “bir fikir ve proje nasıl
ortaya konur” şeklinde grup çalışması yapıldı. Bu çalışma bir tür yaratıcı
drama çalışması şeklinde hazırlanmıştı. Gruptaki herkes bir masaya oturdu.
Masaların üzerinde bir kutu vardı. Kutunun içinde bir zar, bir nesne, bir
fotoğraf vardı. Gruplar öykü, oyunun türü, oyuncu sayısı, oyunun adı, sahne
düzeni vs. başlıklar altında verilen seçenekler üzerinden ilerleyerek yaratıcı
bir “teaser” sunumu yaptılar. Yani bir saatlik tartışma sonrası hazırlanabilecek
oyunun kısa sunumunu yaptılar. Benim de içinde olduğum grup, rüzgâr ana
temasından yola çıkarak birisi çekingen diğeri dışa dönük iki kuşu merkeze alan
bir fikir yarattı. Oldukça kısa sürede hazırlanan fikir üretmeye dönük grup
çalışmasında kullanılan materyaller, aynı zamanda tüm festival boyunca oynanan
oyunlardan esinlenilerek hazırlanmıştı.
19 Nisan Cuma günü ise, çevre gezisine katıldım.
Alabildiğine boş tarlalar içinde karanın içindeki bir adayı dolaşıyor olmak
oldukça ilginçti. Çevre gezisinde
dikkatimi çeken şeyler; rüzgâr enerjisi üretmek üzere hazırlanmış büyük rüzgâr
tirbünleri, bisikletleriyle dolaşan insanlar ve insani yaşam koşullarını
simgeleyen çoğu tek katlı evler oldu. Danimarka Prensi Hamlet’in öyküsü
otobüsteki turist rehberi tarafından ara ara anlatıldı. Gezinin ilk başında
Thisted şehrinde, İsveç’ten gelen dans tiyatrosu topluluğundan Bartalemo adlı
gösteriyi izledik. İlk bölümünün oryantalist etkide olduğunu düşündüğüm
çalışmanın ikinci bölümü görece daha başarılı idi. Gösterinin bir bölümünü http://carrascodance.com/Bartolomeo
linkinden izleyebilir, ayrıca aynı linkten grupla ilgili bilgi alabilirsiniz.
19 Nisan Cuma günü Rakkerpak Uluslararası Sokak Tiyatrosu
grubunun hazırladığı Rickshaw adlı oyunu idi. Oyun Hintli bir taksi şöförü ile
Batı’lı bir işadamının arasında geçen komik durumlar üzerinden hazırlanmış bir
sokak tiyatrosu performansı idi. Oyuncular oldukça başarılı idi. Ancak oyun
bence aşırı oryantalist bir yorumla sahnelemişti. Hintli taksi şoförünün
alabildiğine kaba, kurnaz ve pis bir insan olarak çizilmesi beni biraz rahatsız
etti. Komedinin biraz Avrupa merkezli olduğunu düşündüm. Gerçi Batı’lı işadamı
da iktidar öğesi olarak çizilmiyor, sürekli altı boşaltılıyordu. Oyunla ilgili
izlenim için http://www.rakkerpak.dk/index_uk.html
adlı videoyu izleyebilirsiniz.
Avrupa’da son yıllarda artan ırkçılık ve önyargı
meselesinin sanat alanını da etkilediği biliniyor. Örneğin Danimarka dönüşünde
uçakta okuduğum bir gazete haberinde, Danimarka’lı bir yazar olan Jakob Martin
Strid’in yazdığı Mustafas Kiosk (Mustafa’nın Büfesi) adlı çocuk öyküsünün
İsveç’çeye çevrildikten sonra, İslamofobi konusunda tartışmalar yaşandığı
yazıyordu.
Aşağıdaki linkten okunabilecek haber http://www.zaman.com.tr/magazin_isvecte-cocuk
kitabina-islamofobi-suclamasi_2080512.html çocuk edebiyatı alanında da
önyargı ile tartışmalara dair bizlere veri sunmaktadır. Haberdeki iddiaya göre, kitabın kapağındaki
büfe sahibinin çor çirkin bir yüz ifadesi ve elinde kılıçla çocuklara şeker
satması, İsveç’de yaşayan Müslüman toplum içinde eleştiri konusu olmuş. Gelen
eleştiriler üzerine de yayınevi facebook sayfasından bir özür mektubu
yayınlamış. Kitabın yazarı Jakob Martin Strid, Danimarka’da ödüllü bir yazar
olarak kitaptaki eleştirileri reddeden bir açıklamada bulunmuş.
Düşünce özgürlüğü konusundaki bir internet portali de (http://thefreedomofspeechobserver.blogspot.com/2013/04/danish-mustafas-kiosk-upsets-sweden.html)
bu konudaki tartışmalara yer vermiş. Tek taraflı bir habercilik olmaması
açısından okunmasını öneririm.
Festivalde son izlediğim oyun ise Danimarka’nın önemli
gruplarından birisi olan Zebu’nun Peer Gynt adlı gösterisiydi. Henrik İbsen’in
klasikleşmiş oyunlarından birisi olan Peer Gynt’ün modern bir yorumla
sahnelendiği oyun, başarılı bir gençlik tiyatrosu örneği olarak sahnelendi. Bir
spor salonunda sergilenen oyun, çift taraflı izleyişe açık kurgulanmıştı.
Müzisyenlerin de oyunculuk yaptığı projede, önemli rollerden birisini Özlem
Sağlanmak oynuyordu. Danimarka’da konservatuar bitirmiş ilk Türkiye kökenli
oyunculardan birisi olan Özlem Sağlanmak ile oyun sonrasında kısa bir röportaj
yaptık. Free-lance bir oyuncu olarak çalışan Özlem Sağlanmak bizlere
Danimarka’daki tiyatro ortamı hakkında kısa bilgiler verdi.
Danimarka festivalinde çocuk ve gençlik tiyatrosunun
nitelikli bir şekilde yapıldığını, devletin ve yerel yönetimlerin alana değer
verdiğini, sanatçıların çocuk tiyatrosu alanını kaçış alanı olarak kodlamadığını
görmek oldukça keyifliydi ve farklı türlerde oyunlar izlemek benim açımdan
oldukça öğretici oldu. Uzun ve detaylı raporumda da bu deneyimi sizlerle
paylaşmaya çalıştım.
Bülent Sezgin (25 Nisan 2013)
VISION DI FUTURO; VISION DI TEATRO
Festivali'nde Suna Turgut
“VISION DI FUTURO; VISION DI
TEATRO…”
“Vision The Future..Vision The
Theatre…”
“Geleceğin Vizyonu:
Çocuklar,Geleceğin Tiyatrosu…” Festivalinde Suna Turgut
27 Şubat 2012, Pazartesi- 4 Mart 2012, Pazar
Teatro La Baracca Testoni Ragazzi
Bolonya- İtalya
La Baracca Testoni Ragazzi:
1976’da kurulan, 35 yıldır çocuklar ve gençler için
oyunlar, çalışmalar yapan bir tiyatro grubudur. Her yıl yeni yeni oyunlar
üreten La Baracca için, doğallık, gerekli olanı yakalamak için şaşırtıcı şeyler
ve basit anlatım ve seyirciyle ilişki çok önemli. 1980’den itibaren La Baracca,
belediye ile ilişkilerini güçlendirmeye başlamış ve 1995’de La Baracca Testoni
Ragazzi olmuş ve şu anda bulundukları binaya taşınmışlardır. 2004’den beri
erken yaştaki çocukların gelişimi ve kültürleri ve tiyatronun vizyonu için, bu
uluslar arası festivali, “Vision of Future, Visions of Theatre..“ yapmaktadır..
Ayrıca ve çok önemli olan başka bir şey de, La
Baracca Testoni Ragazzi’nin aynı zamanda
“Small size, big citizens” Avrupa ağının projesinin koordinatörü olmasıdır..
“Small size, big citizens…”
2009’un Mayıs ayında Avrupa komisyonu tarafından ödül
alan ve 5 yıl sürecek olan 3. ödüllü projedir.
Amacı; Avrupa topluluğundaki, 0-3 yaş çocukları için,
performans sanatlarının her yönüyle genişletilmesi ve geliştirilmesi için;
promosyon projelerini geliştirmek, değişim ve “birlikte nasıl çalışabiliriz?”
bilincini geliştirmek, buluşmalar için saha yaratmak,
eğlenceler,festivaller,aktiviteler..vs düzenleyerek, erken yaştaki çocuklara,
doğru konularla, büyük insan gibi davranabilme bilincini
geliştirebilmektir..
“Küçük ebatlı, Büyük insanlar….” projesinin
Avrupa’daki 12 ağ ortağı aşağıdaki gibidir:
- La Baracca Testoni Ragazzi – Bolonya, İtalya
- Accion Educativa- Madrid, İspanya
- Annantalo Arts Center – Helsinki, Finlandiya
- Baboro International Festival- Galway, İrlanda
- Lutkovno Gledalisce Ljubljana- Slovenya
- HELIOS theatre- Hamm, Almanya
- Kolibri Theatre – Budapest, Macaristan
- Polka Theatre- London, İngiltere
- Teatrul lon Creange- Romanya
- Theatre de la Guimbarde- Belçika
- Toihaus Thetare- Salzburg, Avusturya
- Ville de Limoges- Limoges, Fransa
Bununla beraber 3 adet mikro ağ da bu ekiple işbirliği
içindedir;
-İngiltere ( Koordinatör Polka Theatre ): Theatre
Hullabaloo (Darlington), Sticky Fingers (Newry) ve Starcatchers ( Edinburg )
- İspanya (Koordinatör Accion Educativa ): Teatro
Paraiso
- Fransa (Koordinatör Ville de Limoges ): Theatre O’
Navio
Bu ağ 2005 yılında Roberto Frabetti tarafından
şekillendirilmiş ve 4 Avrupa ülkesi dâhil olmuştur. 2006 yılında “small size, the net..” adlı, üç
yıllık bir projeyle ,bu ağ 7 ortak ülke olmuştur. 2009 ise “small size, big
citizens..” projesine 12 farklı ülkeden,
12 farklı ortak dahil olmuştur..
Bu yıl 8. si düzenlenen, her geçen yıl daha daha yeni
yolların denendiği, tekrarlarlarını saymayı, ulaşmayı, başarmayı, yeni yeni
izler bulmayı hedefledikleri bir festival…
Danimarka’da
Her Yaştan İnsan için Yapılan Tiyatro Festivali/ Hanife
Benzer Schulte
Bu
yıl Danimarka’da çocuk ve genç seyirciler için 42. si düzenlenen tiyatro
festivaline ASSITEJ Türkiye Merkezi’ni temsilen tiyatro oyuncusu Aylin Saraç ve
çocuklar için yapılan tiyatro üzerine araştırma yapan yüksek lisans öğrencisi
Hanife Benzer Schulte katılmıştır. 1971’den bu yana her yıl Danimarka’da farklı
şehirlerde düzenlenen festival, bu yıl 22- 29 Nisan 2012 tarihleri arasında
Danimarka’nın iki küçük yerleşim yeri olan Ringsted ve Sorø’da düzenlenmiştir.
Danca Tiyatro Merkezi olan ‘Teatercentrum’ tarafından düzenlenen festival,
dünyanın en büyük gezici tiyatro festivali olarak bilinmektedir. Bir hafta
süren festivalde, yüzden fazla profesyonel tiyatro tarafından, her yaştan
seyirci için yaklaşık iki yüz ulusal ve uluslararası oyun sahnelenmiştir.
Festival süresince ise yaklaşık yedi yüz oyun gösterimi yapılmıştır.
Danimarka’da
her yıl büyük bir seyirci kitlesine ulaşmayı hedefleyen bu festival, çocuklar
ve gençler için yapılan tiyatro festivalleri arasında önemli bir yere sahiptir.
Festivalin büyük bir organizasyon sorumluluğu içinde belediye yetkililerinin de
desteğiyle yapılması, Ringsted ve Sorø şehirlerinde adeta bir bayram havası
yaratmıştır. Duraklarda, ilan panalorında, bayrak direklerinde ve bankalarda
festival duyurularına yer verilmesi ve tiyatro biletlerinin ücretsiz
dağıtılması çocuk ve gençler için yapılan festivalin bir kültür polikasına
dönüştüğünün önemli bir örneği olarak görülebilir. Festival oyunlarının
okullarda, şehir kütüphanesinde, alış-veriş ve kültür merkezlerinde ve spor
salonlarında, yani oyun yeri olarak kullanılabilecek her türlü yerde
sahnelenmesi de tiyatronun, halkın gündelik yaşamıyla iç içe olduğunun
göstergesidir. Bu festival her yaştan seyirciyi tiyatroya gitmeye teşvik etmiş
ve kültür politikalarının her yaştan insan için yapılan tiyatroyu
desteklediğini göstermiştir. Ayrıca, çocuk ve gençler için yapılan tiyatronun
uluslararası düzeyde yaratılan tartışma ve paylaşımlarla nitelikli bir artış
sağlayacağını gösteren öncü bir festivaldir.
Festival,
22 Nisan Pazar günü Ringsted ve Sorø’da ücretsiz biletlerin halka dağıtılması
ve müzik ve eğlence programıyla başlamıştır. Ardından 23 Nisan Pazartesi günü
uluslararası oyunların, uluslararası gözlemcilere sahnelenmesi ve diğer yerel
oyunların halka açık sahnelenmesi, Danimarka ASSITEJ Merkezi’nin uluslararası
gözlemcilerle bir araya geldiği akşam yemeği ve daha sonra Kültür Bakanı’nın
katıldığı açılış töreniyle devam etmiştir. 24 Nisan Salı günü tiyatro
gruplarının adı geçen şehirlerin farklı bölgelerinde oyunlarını
sahnelemeleriyle festival hız kazanmıştır. 25 Nisan Çarşamba günü yirmi farklı
ülkeden katılan uluslararası gözlemcileri bir araya getiren ve gözlemcilerin
tanışmalarını sağlayan bir akşam yemeği düzenlenmiştir. 26 Nisan Perşembe günü
ASSITEJ Danimarka Merkezi tarafından düzenlenen konferans ve atölye çalışması
gerçekleştirilmiştir. Konferansa IPAY (Uluslararası Çocuklar ve Gençler için
yapılan Sahne Sanatları Birliği) adına Jeremy ‘Boomer’ Stacey “Amerika Birleşik
Devletlerinde Genç Seyirci için Yapılan Tiyatronun Gelişimi” başlıklı
konuşmasıyla katılmıştır. ASSITEJ (Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları
Birliği) Dünya Başkanı Yvette Hardie Güney Afrika’da çocuk ve gençler için
yapılan tiyatroda, okullarda verilen sanat eğitiminden kaynaklanan sorunlar
üzerine bir konuşma yapmıştır. Ayrıca, Avrupa ve Afrika ülkeleri arasında
yapılan ortak projelerin, çocuk ve gençler için yapılan tiyatroya olan olumlu
etkileri üzerinde durmuştur. Ardından, festivale Mısır’dan katılan Nora Amin,
Mısır’ın diğer ülkelerle yaptığı ortak projeleri açıklayarak, bu projelerin
Mısır’daki çocuk ve gençler için yapılan tiyatroya olan olumlu etkisinden
bahsetmiştir. Konferansın ardından, atölye çalışması yapmak amacıyla
uluslararası gözlemciler, her grupta farklı kıtadan kişiler olmak koşuluyla
gruplandırılmıştır. Her grubun kıtalararası ortaklaşa yürütülecek bir proje
tasarlaması ve bu projeyi temsilen bir canlandırma yapması istenmiştir.
Türkiye, Danimarka ve Avusturalya’dan katılan gözlemcilerden oluşan grupta
‘Sanat Üzerindeki Sansür’ konulu ortak bir proje yapımına karar verilmiş ve
“Sanatın Sansürle Susturulamayacağı” başlıklı bir canlandırma sergilenmiştir.
Atölye çalışmasında, her grup kendi projesini tanıttıktan sonra ve projeyi temsil
eden canlandırmasını yapmıştır. Aynı günün akşamı, Ringsted Kongre Merkezi’nde
yetmiş oyuncu ve dansçının ortak çalışmasıyla oluşturulan ve belediye
başkanının konuşma yaptığı festival gösterisi sunulmuştur. Bu gösteride,
festivalde sahnelenecek oyunlardan kısa bölümler sunulmuş ve belediye başkanı
tiyatro festivali ve tiyatronun önemi üzerine bir konuşma yapmıştır. 27 Nisan
Cuma günü ASSITEJ Danimarka Merkezi üyeleri tarafından uluslararası gözlemciler
için Sorø’da kültür turu düzenlenmiştir. Ayrıca, festival kapsamında
uluslararası gözlemcilerin gençlik oyunlarını gençlerle birlikte izlemelerini
ve izledikleri oyun üzerine tartışmalarını sağlamak amacıyla, “Genç Gözler
(Young Eyes)” adlı bir uygulama yapılmıştır. Buradaki amaç, tiyatronun farklı alanlarından
gelen tiyatro çalışanlarının, gençlerin tiyatroya yaklaşımlarını ve tiyatro
algılarını ortaya çıkarmak ve gençler için yapılan tiyatroyu gençlerin bakış
açısıyla ele alarak uygulamaya koymaktır. Bu uygulamaya festivalin son üç günü
olan 27-28-29 Nisan tarihlerinde yer verilmiş ve bu tarihlerde sabah
saatlerinden akşam saatlerine kadar sahnelenen oyunlarla festival devam
etmiştir. 29 Nisan Pazar günü festival sona ermiştir.
ASSITEJ
Türkiye Merkezi’ni temsilen festivale katılan gözlemciler, festival kapsamında
düzenlenen etkinliklere katılmışlar ve farklı yaş guruplarına hitap eden ve
farklı teatral yapıları içinde barındıran toplamda yirmi dört oyun görerek
festivalden ayrılmışlardır. Gördükleri oyunlar ve oyunları sahneleyen tiyatro
grupları şöyledir:
Teater
Reflesion- Broder Sol, søster Måne, 5+
(Erkek
Kardeşim Güneş, Kız Kardeşim Ay, 5 yaş ve üzeri seyirciler için)
Tali
Razga- Hjertebanken, 13+
(Kalp
Atışları, 13 yaş ve üzeri seyirciler için)
POLAND,
Agata Kucínska- The Lives of Community Saints, 15+
(Aziz
Topluluklarının Yaşamları, 15 yaş ve üzeri seyirciler için)
Olsens
Teater- Rub og Stub, 3+
(Rub
ve Stub, 3 yaş ve üzeri seyirciler için)
Teater
Refleksion- Min farfar, 6+
(Benim
Dedem, 6 yaş ve üzeri seyirciler için)
Teatret
Lampe- Den grimme ælling, 2+
(Çirkin
Ördek Yavrusu, 2 yaş ve üzeri seyirciler için)
Teater
Nordkraft, Linedanseren, 8+
(İp
Üstünde Dans Eden, 8 yaş ve üzeri seyirciler için)
Det
Lille Verdens Teater- Et teselskab - som søstre vi dele, 4+
(Bir
Çay Partisi- İki Kız Kardeşin Paylaşımı, 4 yaş ve üzeri seyirciler için)
Teatret
Månegøgl- Rod i kunsten, 2 +
(Sanat
Çubukları, 2 yaş ve üzeri seyirciler için)
Uppercut
Danseteater- Skal vi danse, 1⁄2+
(Dans
Edelim mi?, 1⁄2 yaş ve üzeri seyirciler için)
Teater
Kompas- Prinsesse Spirrevip, 1⁄2+
(Prenses
Spirrevip, 1⁄2 yaş ve üzeri seyirciler için)
Meridiano
Teatret- Anima, 4+
(Anima,
4 yaş ve üzeri seyirciler için)
Teatret
Thalias Tjenere- Race Dog, 5+
(Köpek
Irkı, 5 yaş ve üzeri seyirciler için)
Teater
Astra- Føline - en klovns følelsesliv, 5+
(Føline-
Bir Palyaçonun Duyguları, 5 yaş ve üzeri seyirciler için)
Teatret
pa Hjul- På en lille gren, 2+
(Küçük
Bir Dalın Üstünde, 2 yaş ve üzeri seyirciler için)
Teatergruppen
Batida- Petrus & Fiona, 5+
(Petrus
ve Fiona, 5 yaş ve üzeri seyirciler için)
Hr.
Teater- Bagage, 8+
(Bavul,
8 yaş ve üzeri seyirciler için)
Teatergruppen
Batida- Kronen på hovedet, 5+
(Baştaki
Taç, 5 yaş ve üzeri seyirciler için)
Andersens
Kuffert teater- Konen i Muddergrøften, 3+
(Çamur
Hendeğindeki Kadın, 3 yaş ve üzeri seyirciler için)
Tali
Razga- Sne Øjne, 0+
(Karın
Gözleri, 0 yaş ve üzeri seyirciler için)
Teatret
Aspendos- Guleroden der ikke ville op, 1+
(Topraktan
Çıkmayan Havuç, 1 yaş ve üzeri seyirciler için)
Teatret
Gruppe 38- En sand røverhistorie, 7+
(Gerçek
Bir Soyguncu Hikâyesi, 7 yaş ve üzeri seyirciler için)
Asguer
Zap Show Teater- Hovhov... nå, 3+
(Hadi
Yakalasana, 3 yaş ve üzeri seyirciler için)
Musikteatret-
Undergrunden Trold kan taemmes, 3+
(Yeraltındaki
Hırçın Kız, 3 yaş ve üzeri seyirciler için)
Festival
boyunca profesyonel tiyatro grupları tarafından sahnelenen yaklaşık iki yüz
oyun arasından seçilen bu oyunlarda, seyirci kitlesinin yaşı ve sahneleme
tekniklerindeki farklılıklar göz önünde bulundurulmuştur. Tiyatro gruplarının
teatral biçimleri hakkında bilgi sahibi olabilmek için, farklı tiyatro grupları
tercih edilmiştir. Ayrıca, oyunların kısa tanıtım yazılarından yola çıkılarak
farklı konuların sahneye nasıl taşındığını görebilmek de amaçlanmıştır.
Bu
festivalde sahnelenen oyunlarda, Danimarka’da çocuk ve gençler için tiyatro
yapan profesyonel tiyatro gruplarının çocuğu, yetişkin bir birey gibi ciddiye
aldığı ve çocuk ve genç seyirciye niteliği yüksek oyunlar sahneleme amacı
taşıdığı görülmüştür. Sahnelenen oyuna her seferinde sınırlı sayıda seyirci kabul
edilmesi, her çocuk ve gencin oyunu yakından görmesini ve oyunla duygusal bir
bağ kurmasını sağlamıştır. Oyun yeri ile seyir yeri arasındaki mesafenin az
oluşu yaşı küçük seyircinin oyun ile kurduğu bağı güçlendirmiş ve seyircinin
ilgisini canlı tutmayı sağladığı gözlemlenmiştir. Her türlü boş alanın oyun
yeri olarak kullanılması, çocuk ve genç seyirci için yapılan tiyatroda
kullanılan sahne yapısına farklı bir bakış açısı getirmiştir. Çocuklar ve
gençler için her türlü konunun tiyatroda sanatsal bir yetkinlikle
işlenebileceği ve çocuğa gösterilebileceği vurgulanmıştır. Özellikle çok küçük
yaş grubundaki -5 yaşın altındaki çocuklar- çocukların da nitelikli oyunlar
karşısında çok dikkatli bir seyirci olabildikleri görülmüştür. Oyun esnasında,
seyir yerinden kalkarak sahneye giden çocuklara oyuncu müdahale etmemiş ve bu
çocuklar oyunun akışını bozmamışlardır. Oyun sonunda, oyuncuların çocuklarla
sohbet ettikleri, oyunda kullanılan kuklaları ya da diğer sahne materyallerini
çocuklara tanıttıkları ve çocukların bu materyallere dokunmalarına izin
verdikleri gözlemlenmiştir. Ayrıca oyuncu, yönetmen ya da diğer tiyatro
çalışanlarının kendi oyunlarının dışındaki oyunları görmeye giderek, gözlem
yaptıkları ve diğer tiyatroların çalışanlarıyla fikir alış verişinde oldukları
görülmüştür.
Çocuk
ve genç seyirci için yapılan tiyatro festivalleri, bu alandaki tiyatro
çalışanlarını ve araştırmacılarını bir araya getirerek uluslararası
paylaşımları arttırdığı gibi, tiyatro insanları için farklı uygulamaların
sunulduğu bir ortam yaratmaktadır. Dolayısıyla, tiyatroda yerel anlamda bir
gelişme sağlayabilmek, farklı ülkelerin uygulamalarını takip ederek yeniliğe
açık olmakla mümkündür. Bu nedenle, Danimarka’da düzenlenen bu festival hem
kurumsal anlamda ASSITEJ Türkiye Merkezi’ne, hem de üyelerine önemli bir
deneyim sunmuştur. Ülkemizde yapılan tiyatro çalışmalarına ve çocuk ve gençler
için düzenlenen tiyatro festivallerine organizasyon bakımından önemli bir örnek
oluşturmaktadır.
Bu
festivalden de anlaşılacağı gibi çocuklar ve gençler için nitelikli oyunlar
yapmak ve geniş kitlelere ulaşabilecek bir tiyatro festivali düzenlemek, kültür
politikaları ve her yaştan çocuğu ve genci ciddiye alan bir yetişkin algısıyla
mümkündür. Tiyatro kültürel ve sosyal bir eylemdir. Dolayısıyla, çocuk ve
gençler için yapılan tiyatroda nitelikli bir artış sağlayabilmek toplumun
sosyal ve kültürel politikalarıyla mümkündür.
Bu
yazıda, festivale katılan gözlemcilerin gördükleri oyunların ve oyunları
sahneleyen tiyatro gruplarının isimleri Danca aslına göre verilmiş, okuyucuya
fikir verebilmesi için Danca’dan Türkçe’ye çevrilmiştir. Ancak, her çevirinin
aslını tamamen yansıtmadığı göz önünde bulundurulursa, Türkçe olarak verilen
oyun isimlerinin az da değişebileceği unutulmamalıdır. Dileyen okuyucu festival,
festivalde görülen ya da görülmeyen oyunlar ve festivale katılan tiyatro
grupları hakkında ASSITEJ Türkiye Merkezi’nin arşivinden yararlanabilir.
Not:
ASSITEJ Türkiye Merkezi arşivinde festival organizasyonu hakkında bilgi veren
çeşitli materyaller, festival kitapçığı ve broşürler bulunmaktadır. Ayrıca,
arşivde oyunlar hakkında özet bilgi bulabilir; oyunların broşürlerine,
fotoğraflarına ve tiyatroların tanıtım bilgilerine ulaşabilirsiniz.
Yeni
Görüşler-Yeni Sesler Etkinliği Hakkında
13
Mayıs – 20 Mayıs 2012 tarihleri arasında Washington DC’de gerçekleştirilen, The
Kennedy Center’ın düzenlemiş olduğu ‘12. New Visions, New Voices’ (Yeni
Görüşler, Yeni Sesler) isimli bienale oyun yazarı olarak davet edildim. Ayrıca,
ASSITEJ oyun yazarları iletişim ağını oluşturan ‘Write Local Play Global’
(Yerel Yaz, Küresel Oyna)’ın ASSITEJ Türkiye temsilcisi olarak etkinlikte yer
aldım. Türk Kültür Vakfı’ndan kazandığım burs sayesinde katılabildiğim bu
bienalde, çoğunluğunu Amerikalı sanatçıların oluşturduğu, yazarlar, oyun müziği
bestecileri, yönetmenler, dramaturglar, yayıncılar vb bir çok kişi bulunuyordu.
Etkinliğin
uluslararası ayağını ise benim de içinde bulunduğum farklı ülkelerden gelen beş
oyun yazarı oluşturuyordu. Bu uluslararası oyun yazarları: Danimarka’dan Methe
Bendix, İrlanda’dan Joe Brennan, İsveç’ten Cristina Gottfridsson, aslen
Meksika’lı ama Kanada’da yaşayan Amaranta Leyva. Ayrıca, dramaturji ve drama
konusunda uzman İngiltere’den Cecily O’neil, tüm hafta boyunca bizimleydi.
Bienal;
okuma tiyatrosu, provalar, dramaturji toplantıları, farklı başlıklar üzerine
tartışmalar ve seminerler gibi bir çok etkinliği içeriyordu.
Bir
hafta gibi kısa bir süreye bir çok etkinliğin sığdırıldığı bu bienalin bir
ayağını, tamamı sahne üstünde okunacak oyunlar oluşturuyordu. Avustralya,
İngiltere ve Amerika’dan seçilen sekiz oyunun 4 gün boyunca provaları yapıldı
ve etkinliğin son üç gününde bu oyunların okuma tiyatrosu şeklinde sunumları
gerçekleşti. Biz de beş uluslararası oyun yazarı olarak etkinlik öncesinde
seçtiğimiz iki oyunun provalarını 4 gün boyunca takip ettik. Okumaları
gerçekleştirilen oyunlar: Avustralya’dan Finegan Kruckemeyer’in ‘The Boy At The
Edge of Everything’ (Her Şeyin Kıyısındaki Çocuk), Amerika’dan Barbara
Wiechmann’ın ‘Snow Queen’ (Karlar Kraliçesi), Amerika’dan Gabriel Jason Dean’in
‘The Transition Of Doodle Pequeno’ (Doodle Pequeno’nun Dönüşümü), İngiltere’den
Kevin Dyer’ın ‘Minotor’, Roald Dahl’ın eserinden hareketle yazılan Timothy
Allen Mcdonald’ın ‘James and The Giant Peach’ (James ve Dev Şeftali) müzikali,
Amerika’dan Ernie Nolan’ın ‘A lonely Boy’s Guide to Survival’ (Yalnız Çocuğun
Hayatta Kalma El kitabı), Avusturalya’dan Clauide O’Doherty’in ‘Cautionary
Tales For Children’ (Çocuklar için Meseller) ve bu yıl ilk kez uygulanan çeviri
projesi kapsamında yer alan, Alman oyun yazarı Martin Baltscheit‘in ‘Only A
Day’ (Sadece bir Gün).
Okumaları
yapılacak bu oyunlardan ‘Herşeyin Kıyısındaki Çocuk’ ve ‘Minotor’ adlı
oyunların provasına 14-17 Mayıs tarihleri arasında katıldım. Kısaca bilgi
vermek gerekirse: dört gün süren provalar boyunca yazımı tam olarak bitmemiş
oyun oyuncularla prova edilirken, yazar tarafından yeniden yeniden yazıldı.
Yönetmen, dramaturg ve yazar birbirlerini etkinlik öncesinde bir şekilde
tanıyor olsa da oyuncular Kennedy Center’ın seçtiği oyunculardan oluştuğundan
ilk provada tanışmış oldular. İlk kez bir araya gelinmesine rağmen, herkesin
büyük bir özenle işe koyulduğunu söylemem gerek. Bir yazar olarak, yazım
aşamasındaki bir oyunun üzerine tüm ekiple kafa yormanın oldukça güzel bir
olanak olduğunu düşünsem de, aynı zamanda zorlu bir süreç olduğunu da fark
etmiş oldum. Metin üzerine elbette oyuncu, yönetmen, dramaturg farklı bakış
açılarına sahip. Bu yüzden provalar sırasında kimi zaman metnin analizi bir
fikir bombardımana dönüştü. Yazarın sakin bir kafayla, ne anlatmak istediğini
net bir şekilde belirlemesi ve buradan hareketle her eleştiri ya da fikri
değerlendirmesi gerekliliğini bir kez daha görmüş oldum. Yeniden deneyimleme
fırsatı bulduğum bir başka nokta da oyun yazmının yönetmenle ama
özellikle oyuncuyla tamamlanan bir şey olduğunun farkındalığıydı. Bu noktada
kendimi çok şanslı hissettiğimi söylemeden edemeyeceğim, çünkü ekibimiz Tiyatro
BeReZe’de de metnin yazımı bir nevi sahne üstünde oyuncularla tamamlanıyor ve
bu süreç, yazımıma büyük katkı sağlıyor. Dört günlük prova sürecine sadece
gözlemci olarak katılmak da farklı bir deneyim oldu. Ne söyleyeceğini
düşünmeden sadece dinleyerek metnin analizine zihnen katılmak ilginçti.
New
Visions New Voices’ın biz uluslararası oyun yazarları için bir başka ayağı ise
sadece bizim katılımımız ile gerçekleştirilen bir dizi seminerdi.
İlk
seminer Kim Peter Kovac liderliğinde, yazdığımız oyunların Amerika’da
sahnelemesi için neler yapmalıyız üzerineydi. Amerika’daki yazarın telif
hakları, prova sürecindeki konumu, yazarın uyması gereken kimi kurallar üzerine
bilgi verildi. Amerika’da çocuk tiyatrosuna verilen önemin gittikçe arttığı,
Assitej Amerika gibi birliklerle daha organize çalışmalar yapıldığı üzerine de
konuşuldu, tartışıldı. Yine biz de, farklı ülkelerden gelen yazarlar olarak,
kendi ülkelerimizdeki işleyiş hakkında bilgi verdik.
İkinci
seminerin başlığı ‘Kamu ile Çalışmak’tı. Seminer, The Kennedy Center’ın eğitim
biriminde, eğitmen ve okul programları yöneticisi olarak çalışan Jeanette
Mccune liderliğinde gerçekleşti. Kennedy Center’ın eğitim birimi hakkında bilgi
verildi. Ayrıca geçmişte yaptıkları ve hali hazırda devam eden projelerden söz
edildi. Şu an devam eden ve benim gerçekten ilgimi çeken projeleri Washington
DC’deki gelir düzeyi düşük 27 okulda gerçekleştirdikleri, sanat eğitimi üzerine
öğretmenlerle yaptıkları proje. Bu projede sanat eğitimi veren öğretmenlere
sordukları ilk soru ‘ Öğrencilerinle neyi paylaşmak istiyorsun?’. Kennedy
Center bünyesindeki müzisyenler, oyuncular, dekor, kostüm tasarımcıları gibi
bir çok sanatçı bu okullara gidip, öğretmenlerle bir dizi çalışmalar
yapıyorlar, ardından da araştırma sonuçları belediyelere bildiriliyor,
ihtiyaçlar da ortaya çıkmış oluyor. Jeanette’nin de dile getirdiği gibi aynı
şekilde öğretmenler de öğrencilerine, kendilerini daha rahat ifade
edebiliyorlar. Kimi okullarda da bir sezon boyunca sanatçı, öğretmenle birlikte
derse giriyor, böylece eğitim sürecini birlikte tamamlıyorlar. Sonuçta
sanatçılar ve eğitimciler sıkı bir biçimde yanyana çalışmış oluyorlar.
Üçüncü
ve son seminer ise Genç Oyunyazarları Tiyatrosu üzerineydi. Sanat Yönetmeni
David Andrew Snider ve program yönetcisi Nicole Jost bizimleydi. Genç
Oyunyazarları Tiyatrosu 15 yıldır okullara giderek gençlere oyun yazımı üzerine
seminerler verip onları oyun yazmaya teşvik ediyorlar. Genelde okullarda bir
dönem boyunca ana dili İngilizce olmayan öğrencilerin İngilizce derslerine
girerek gençlerin oyun yazarak ya da oyun okuyarak dil becerilerini
geliştiriyor, hem de sanat eğitimine büyük ölçüde katkıda bulunuyorlar. Üstelik
yazılan oyunlardan bazıları sahneleniyor da.. Oldukça kapsamlı ve etkileyici
bir program..
Seminerlerin
dışında 15 Mayıs günü, Cecily O’neil ile henüz yazım aşamasında olan ‘Biz Sizi
Ararız’ isimli gençlik oyunum üzerine iki saatlik bir özel görüşme yaptık.
Gayet verimli bir sohbet oldu. Cecily’nin dramaturgi konusuna hakimiyeti ve
sorduğu sorular, altını çizdiği noktalar, oyunuma uzak açıdan bakma fırsatını sundu.
Ayrıca hafta boyunca Cecily ve diğer uluslararası oyun yazarlarıyla yazarlık
üzerine konuşmak, yazım süreci üzerine tartışmak oldukça iyi geldi diyebilirim.
18-20
Mayıs tarihleri ise inanılmaz bir yoğunlukta geçti. Sekiz oyunun okunması ve
ardından bu oyunlar üzerine tartışma gerçekleşti. Aynı zamanda öğle yemeği
sırasında farklı başlıklar üzerinden biraraya gelindi. Benim yer aldığım
tartışma başlığı ‘Yeni Çalışmalar için Yeni Modeller’di. The Coterie
Theater’dan Jeff Church, oyun yazarı ve hikaye anlatıcısı David Gonzalez ve
Lincoln Center Enstitüsü’nden Peg Schuler-Armstrong liderliğinde ,
birlikte çalışmak ve yeni çalışmalar yaratmak için nasıl bir yol izlenmeli
üzerine bir tartışma olmasını beklesem de her ülkede varolan maddi sorunlar masaya
yatırılmış oldu. Bir tek Avusturalya kültürel çalışmalar için kapılarının açık
olduğunu ve maddi durumlarının oldukça iyi olduğunu söyledi. Biz de imrenerek
baktık. Kısa süreli bir tartışma olduğu için yeterince verim alamadığımı
söylemem gerek.
19
Mayıs sabahı uluslararası oyun yazarları için en önemli gündü, çünkü
oyunlarımızın sunumu o gün gerçekleşti. Her yazar kısaca tanıtıldıktan sonra
oyunlarından bir bölüm okudu. Ben de ‘Biz Sizi Ararız’ oyunumdan bir bölümü
Türkçe okudum. Katılımcılar ise Ingilizce’sinden takip ettiler. İlginç ve
keyifli bir deneyimdi. Aynı günün akşamı bir çok Amerikalı oyun yazarının da
oyunlarının sunumu oldu. Oyunlarımız üzerine sohbet edildi.
Sonuç
olarak; tüm hafta, bir çok yazar, oyuncu, eğitimci, dramaturg, yapımcı, yönetmen,
yayıncı, festival koordinatörü vb. ile tanışma, farklı kültürler hakkında
tartışma, her ülkenin tiyatro yaşantısı üzerine bilgilendirmeyle geçti. Yorucu
fakat verimliydi. Kendi özelimde ise hem hiç bilmediğim Amerika’daki çocuk
tiyatrosu hakkında bir fikir edinmiş oldum, hem de uluslarası oyun yazarları ve
Cecily ile oyun yazarlığına odaklandığım öğretici bir süreç geçirdim. Bu
süreçte en önemli şeylerden biri de, rehberimiz Eastern Michigan
Üniversitesi’nden eğitimen sanatçı, yönetmen ve dansçı Jenney Anne Koppera
hayatımızı çok ama çok kolaylaştırması. Buradan kendisine bir kez daha
teşekkürler.. Ayrıca ASSITEJ Türkiye Merkezi’ne, başarılı ev sahipliği için
Kennedy Center’a ve finansal desteği için Türk Kültür Vakfı’na da teşekkür
ederim.
Not:
Aslında yazılacak pek çok ayrıntı var ama kısa ve öz bir yazı oluşturarak bir
fikir edinmenizi sağlamaya çalıştım. Bu yazıdaki her hangi bir konuda ayrıntılı
bilgi almak isterseniz lütfen bana ulaşın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder